Ekleme Tarihi: 23.02.2015

 

YEMEK SİSTEMİ

Ayşe Arslanoğlu

 

ÇOCUKLAR YER ANNELER DOYAR

 

 Anne-çocuk arasında bir dans gibidir yemek yemek. Yaşamın ilk gününde emzirmeyle başlayan bir dans. Bu bilinen bir tarafın yönettiği diğerinin ise uyum gösterdiği bir dans değildir. Karşılıklı ahenk içinde, birbirini anlamaya yönelik bir danstır. İki lider vardır bu dansta o nedenle de zordur. Çünkü birlikte uyum içinde hareket edebilmek gerekmektedir. Bu dans bebeğin fizyolojik ihtiyacı olan emme dürtüsüyle başlar ama anne-bebek arasında kurulması gereken bağ için çok önemli bir araçtır aslında ve esas önemli olan sağlıklı bağ kurabilmektir, gerisi öğrenmeyle gelir. Bebekler dokunarak ilk teması kurar annesiyle. Emzirme süreci dokunmanın, beslenmenin, bağın, göz temasının, sevginin ve ilginin bir bileşenidir. Anne hisseder ve bilir bebeğinin acıktığını, bebek haber verir, anne mesajı alır ve dans başlar. Bu dans mamaların, ek gıdaların ve kaşıkla beslenmenin eklenmesi ve bebeğin gelişimiyle birlikte gelişir değişir. Bu dans ahenkle başlayıp ahenkle devam edebilir ya da zorla, ite kaka bir kavgaya dönüşebilir. Önce anne olarak hangisini istediğimize karar vermemiz gerekmektedir. Hedefimiz doysun, kilo alsın ve benim istediğim kadar yesin ise zarar verici ve yıkıcı olabilecek sonuçları olabilir ve çatışmayı göze almak gerekir. Aslında bu zor olandır ama çoğu zaman anneler bu yolda bulur kendisini. Bazen bilerek bazen de bilmeyerek. Kolay yol ise zor olanın yanı başındadır aslında. Sadece bilmek, görmek ve seçmek gerekir. Yani bilinçle, bilgiyle, empatiyle hareket etmektir bu kolay yolun kapısını açan.

 

 Yaşamın temel konusudur yemek yemek. Çünkü aslında yaşamak ve hayatta kalmak için yeriz. Bu en temel dürtülerimizden birisidir. Otomatik çalışır bu sistem. Bazen bu kadar basitmiş gibi görünen bir konu kaosa dönüşür.

 

 Çocuğunun beslenmesi annenin en temel konusudur. Çünkü“çocuklar yer anneler doyar”. Sanki annelik ölçütüdür. Anneliğin derecesi çocuğun ne kadar yediğiyle ya da kilosuyla bağlantılıdır. Çok büyük bir baskıdır annenin üzerinde. Aileler, arkadaşlar, komşular ve hatta bazen çocuk doktorları bile bu baskının ortaklarıdır. Öyle ki bazen ne yediğinin önemi yoktur. Yesin de ne olursa olsun yeter ki aç kalmasın kilo alsın diye yaklaşılır. İşte bu atılan ilk yanlış adımlardan biridir.

 

Bu süreçte ebeveynlerin zorluk yaşadığı ve nasıl çözeceği konusunda karmaşa içinde kalmasına sebep olduğu ve birçok farklı sistem deneyerek çözmeye çalıştığı bir çok konu vardır. Ebeveynlerin en çok çocuklarının iştahsız olduklarından ve çok yemek seçtiklerinden şikayet ederler. Belirli besinler haricinde neredeyse hiçbir şey yemediklerinden bahsederler. Eminim birçok anne-babaya bu tanımlamalar çok tanıdık geliyordur. Bu durumda dikkat edilmesi gereken ilk konu çocuklarında fizyolojik herhangi bir sıkıntının olmadığından emin olmaktır. Çünkü çocuklar hastalık dönemlerinde ya da fizyolojik olarak besinlere karşı yaşadıkları problemlerden dolayı da iştahsızlık sorunu yaşayabilirler. Eğer her hangi bir fizyolojik sorun yoksa o zaman bazen durum çocuğumuzun yapısıyla ilgili de olabilir. Ya da bu dansta duygusal süreçler mi etkendir bunları birbirinden ayırmak gerekmektedir.

 

Her çocuğun yapısı farklıdır. Kimi çocuk az az ve sık öğünler yiyerek beslenmeyi ya da daha aralıklı yoğun öğünlerle beslenmeyi tercih edebilir. Kimi çocuğun yapısı sabah kalkar kalkmaz hemen bir şeyler yeme ihtiyacında olabilirken bazı çocuklar kahvaltı için biraz zamana ihtiyaç duyabilirler. Bu noktada en önemli görev ebeveynlere düşmektedir. Çocuklarının yapısını anlamak ve en uygun sistemi onlar için kurma sorumluluğu onlara aittir. Evdeyken bu sistemi kurmak kolaydır ancak bir yerlere yetişme durumlarında bu düzenleri korumak zor olabilir. Bu nokta da planlama ve ön hazırlık ya da saatlerin düzenlenmek gerekebilir. Aynı zamanda ebeveynlerin esnek olabilmeleri ve değişikliklere açık olmaları de süreci kolaylaştırır.

 

 Yaşadıkları sorunun nereden  kaynaklandığını ebeveynlerin tespit edebilmesi için ilk önce yemek yeme düzenini kurmaları gerekmektedir. Sistemi kurup uygulamaya başladıktan sonra sorunun gerçek sahibinin kim olduğu ortaya çıkacaktır. Genellikle de anne baba sistemi düzenli uyguladıklarında çocuklarında bir sorun olmadığını ve sorun sahibinin kendileri olduğunu keşfederler. Sorunlarının nasıl bu kadar kolay çözüldüğünü görmek onları oldukça şaşırtır. Yemek saatleri kabus olmaktan çıkıp keyifli ailece geçirilen bir paylaşım zamanı olmaya başlar. Nasıl mı? (devamı spottan sonra)

 

 En Çok Yaşanan Sorunlar:

• İştahsızlık

• Yemek seçme

• Oturarak yiyememe

• Televizyon karşısında yeme

• Kendi başına yememe

• Düzensiz yeme

• Aşırı yemek

• Abur cubur yeme

• Zorla yeme

• İnatlaşma

• Pazarlık

• Kıyamama

 İşte dikkat edilmesi geren önemli noktalar:

• Yemek saatlerinize bir düzen koyun ve netleştirin.

• Yemek yemek için 30 dakika yeterli bir süredir.

• Yemek masada yenmelidir.

• Televizyon ya da teknolojik aletler kapalı olmalıdır.

• Masada oyuncaklara ve oyuna yer olmamalıdır.

• Yemekte sıraya uymak önemlidir (çorba, sebze, makarna vb.)

• Tatlı her zaman yemek yedikten sonra gelmelidir.

• Menüye ebeveyn karar verir, tabiki çocuğun istekleri göz önünde bulundurulmalıdır.

• Masaya oturunca menü değişmemelidir. Yemekler beğenilmediğinde yeni yemek çocuk için hazırlanmamalıdır.

• Çocuk yemediği oyalandığı için yemek masası saatlerce beklememelidir.

• Çocuk kendi yemeğini kendi yemelidir.

• Ebeveyn çocuğun peşinde dolaşarak yedirmemelidir.

• Çocuğun dolaşarak yemek yemesine izin verilmemelidir.

• Bütün aile aynı sistemine uymalıdır.

• Masa ve yemek sistemiyle anne-baba çocuğa örnek olmalıdır.

• Anne-baba çocuğa karşı ortak söylemde olmalıdır ve birbirlerine ters düşecek ve sistemi bozacak söylemde bulunmamalıdır.

 

Bütün aile yemek saatinde mümkün olduğunca bir arada olmalıdır. Belirlenen masa düzeninde kendi yerinde oturarak ve hangi yemekten ne kadar tabağına konacağına karar vererek oturmalıdır. Yemek masası çocuğun yaşına ve boyuna göre uygun olarak ayarlanarak yer edinmesi ve alan açılması önemlidir. Ebeveyn yemek yemeyecek bile olsa çocuğa eşlik etmesi önemlidir.

 

“5N” Kuralı:

 Yemek alışkanlığı sistemini kurarken ebeveynlerin “5N”yi hatırlamaları işlerini kolaylaştırabilir:“Ne zaman – Nerde – Ne- Neyi- Ne kadar”. İlk 3N anne-babaların ve son 2N çocukların sorumluluğunda olmalıdır.

 

 Anne-baba yemeğin hangi saatlerde yeneceğine karar verir. Sabah kalvaltı saati 7’de, akşam yemek saati akşam 8’de gibi. Anne-babanın ikinci olarak karar vereceği konu yemeğin nerde yeneceğidir. Mutfaktaki masada ya da salondaki yemek masasında gibi. Her ailenin ortak yemek yenen alanı farklı olabilir. Ebeveynlerin son karar vereceği konu yemekteki menünün ne olacağıdır; çorba, ıspanak ve bulgur pilavı, salata, yoğurt vs. gibi. Bu üç konu ebeveynin sorumluluğunda olan ve karar vermesi gereken alanlardır.

 

 Çocuk ise neyi, ne kadar yiyeceğine karar vermelidir. Bu çocuğun karar vereceği iki alandır. Kendi için, doymak için ne kadar yemesi gerektiğinin farkında olması gereklidir ve bunun bilinciyle karar vermesi gereken çocuktur. Kendi bedeniyle ilgili konulardaki kararlar çocuğun kendisine ait olmalıdır. Çocuğun beden sınırı ihlal edilmemelidir. Aynı zamanda neyi sevip neyi sevmediğini ancak çocuk bilebilir. Ebeveynler ancak onun tepkilerinden bunu anlayabilirler.

 

 Bu süreçte ebeveynler sadece tadına bakarak karar vermesi konusunda çocuğu yönlendirebilirler. Ancak yine kararı çocuğa bırakmalıdırlar. Tadına bakıp çocuk beğenmediğini ifade ettiğinde zorlanmamalı ve kararına saygı gösterilmemelidir. Ancak zaman içinde tadına baktığı yemekleri sevme ihtimalleri vardır. Ancak baskı bu ihtimalin ortadan kalkmasına sebep olur.

 

 Yemek Sisteminin Özellikleri:

• Yemek saatleri ve kaç öğün olacağı belirlenmelidir.

• Yemek için 30 dakika yeterlidir.

• 30 dakika dolunca masa toplanmalı, çocuk yemeğini bitirmediyse bile bu kural geçerli olmalıdır.

• Çocuk yemek istemediği her yemeğin tadına bakar ve beğenip beğenmediğine öyle karar verebilir.

• Ne yiyeceğine ve ne kadar yiyeceğine kendi karar vermelidir.

• Tatlı yemekten sonra yenmelidir. Tatlı her öğünden sonra ya da her gün olmak zorunda değildir.

• Eğer çocuk yemek yememeyi seçtiyse bir sonraki öğüne kadar beklemeyi seçmiş demektir.

• Yemek saatini beklerken sadece salatalık gibi onu doyurmayacak bir gıda verilebilir.

• Öğün arasında atıştırmasına izi verilmemelidir.

• Yemekler arası zaman, tekrar acıkmaya yetecek kadar olmalıdır.

• Gelişimine uygun şekilde çocuk yiyebildiği her şeyi kendisinin yemesine alan tanınmalıdır.

• Yemek esnasında televizyon, tablet ya da telefona yer yoktur. Ya da herhangi bir oyuncak ya da oyun zamanı değildir.

• Sadece sohbete yer vardır.

 

 Çocuklar bir yaşından itibaren yemeğini kendi başına yemeye başlayabilir. Öncesindeki dönemde, ek gıdalara başlandığında yavaş yavaş elinde tutarak yiyebileceği yiyecekleri kendi yemesine imkan verilmelidir. Bu temel sorumlulukta atılan ilk adımlardır. Çocuk büyüdükçe daha fazla alan tanıyarak kendini besleme alışkanlığının gelişmesi desteklenmelidir. Bu sistem kendi sorumluluğunda olmalıdır. Araştırmalar yemek sorumluluğunu almamış çocukların okul hayatlarında daha üst düzey sorumluluk olan ödev yapma sorumluluğunu da almakta zorlandıklarını göstermektedir. Ve de başka sorumluluklarını da. Binanın temeli sağlam olmadan binanın sağlam olmasını bekleyemeyiz. Bu çocuğun kendi bedenine ait bir sorumluluktur. Ne zaman acıktığına, ne sevip sevmediğine, ne zaman doyduğuna ancak kendisi karar verebilir. Bu kararı onun yerine başkası veremez. Onun kontrolünde olmalıdır. Çocuğun kendisi kontrolde olursa ancak bu konuyla ilgili bedeninden gelen sinyallerin farkında olabilir ve sorumluluğunu alabilir. Birey olma yolunda çok önemli bir yapı taşlarından biridir.

 

 Tam da bu nedenlerden dolayı yemek saati sadece yemeğe ait olmalıdır. Televizyon ve ya tablet gibi teknolojik aletler kesinlikle kapalı tutulmalıdır. Televizyon karşısında yedirilen çocuk hem ne yediğini ve ne kadar yediğini algılayamaz hem de yemeğe odaklanamaz. Teknolojik aletler yoğun görsel uyaranlar içermesi nedeniyle çocuğun dış dünyadan kopmasına ve o anda etrafında ve kendi bedeninde olanları algılamasına engel olur. Bu aletler olmadığında çocukların hareketli olması bundandır. Çünkü yemek o zaman sıkıcı bir olay konumuna konur ve çocuk masada dışarıdan bir uyaran gelmeden oturma becerisi gelişmediği için yerinde kalmakta ve yemeğine odaklanmada zorluk yaşar.

 

 Aynı zamanda ebeveynlerin yemek alışkanlıkları da çocukların yemek alışkanlıklarını şekillendirir. Çünkü çocuklar yaşamı ve etrafında olup bitenlere anlam vermeyi bebeklikten itibaren anne-babayı takip ve taklit ederek öğrenir. Tam da bu nedenle anne-babaların beslenme alışkanlıkları bu süreçte önemlidir. Herkesin farklı saatlerde farklı yerlerde farklı şeyler yaparak yemek yediği bir evde çocuğun masa başında sadece yemeğe odaklanarak kendini beslemesini beklemek çok doğru bir beklenti değildir. Sahip olmadığımız alışkanlıkları çocuklarımızdan bekleyemeyiz. Onun öğrenmesini beklediğimiz davranışlar için ebeveynlerinin bu sürece destek olacak düzenlemeleri önce kendi hayatlarında değiştirmeleri gerekmektedir. Ancak ondan sonra çocuktan bu davranışı sergilemesini beklemek anlamlıdır.

 

 Kendi ebeveynlerimizle ilişkilerimiz kendi çocuklarımızla ilişkilerimizi şekillendirir. O nedenle bu konuda sorun yaşıyorsak çocuklarımızla kendi çocukluk öykümüzü de ebeveyn olarak gözden geçirmek önemlidir. Ebeveyn olarak yemeğe verilen anlam, anne-çocuk arasındaki ilişkideki duygu durumları ve dinamikler, ebeveynlerin ruhsal durumları bu süreci etkiler. Yemek sadece fizyolojik bir durum değildir. Aynı zamanda psikolojik ve duygusal etkenler de bu dansı şekillendirir. Bu nedenle ilk yapmamız gereken ebeveyn olarak yemek sürecindeki tutumunuzu gözden geçirmemizdir.

 

 Ebeveyn olarak siz yemek konusunda nasılsınız?

• Rahat mısınız yoksa yemek saatleri gergin misiniz?

• Aceleci misiniz yoksa çocuğunuza gerekli zamanı verebiliyor musunuz?

• Titiz misiniz yoksa döke saça yemesi ama kendi yeme becerisini geliştirmesi mi sizin için daha önemli?

 Kendinizi değerlendirdiğinizde kendinizle ilgili neler farkettiğiniz, aranızdaki dansın nasıl olduğunu anlamanıza yardımcı olacaktır. Sonrasında düzenlemeler yaparak ve bu süreci daha kolay yönetebilmek için nelere ihtiyacınız olduğunu, nasıl destekler gerekiyor bunları hayatınıza geçirmeniz gerekmektedir. “Düzen” ve “istikrar” bu süreçte iki önemli anahtar kelimedir. Çocuklar küçük yetişkinler değildirler. Bu nedenle yetişkinler kadar “becerikli”, “hızlı” ve “planlı” olamazlar. Ancak imkan ve alan tanındığında zorlandığı her beceriyi geliştirebilecek bir sisteme sahiptirler. Bu nedenle çocuğumuzun yaşına göre beklentilerimizi belirlemek önemlidir. Böylelikle gereksiz baskı yaratmamış ve ebeveyn olarak kendimizi de başarısız adlandırmamış oluruz.

 

 Ebeveynler, çocuklarının kendi yemeklerini yemelerine izin ver(e)memelerindeki en önemli sebep olarak yemek miktarından bahsederler. Anne-baba yedirdiğindeki yemek miktarı, çocuğun kendi başına yediği miktardan daha fazladır. Hele de teknolojik aletler karşısında yedirildiğinde miktar daha da yükselmektedir. Bu nedenle çocuklarını bırak(a)mazlar. Ebeveynler bu konuda haklılardır. Ama çocukların midesi ve bedeni ebeveynin kendini tatmin etme aracı değildir. İleriki yeme bozukluklarının temelleri bu dönemlere dayanmaktadır. Bu çocuğun beden sınırına ihlaldir. Her çocuğun sorumluluğu kendi ebeveynindedir. Çocuklarını nasıl yetiştirmek istediklerine de onlar karar verebilirler. Her ebeveynin hata yapma hakkı vardır. Ama bile bile hata yapmaya devam etmek ve çocuğuna zarar verdiğinin farkında olduğunu anlaması ve ruhsal olarak açılan yararların sorumluğunu üstlenmek zorundadır. Bunu yapmaya hiçbir ebeveynin hakkı yoktur, olamaz. Bu nedenle zaman zaman çatışmaya da girerler. Çünkü çocukların iç saatleri onların artık bu davranışı kendi başlarına yapabileceğini söyler. Ancak anne-babadan farklı söylemler duymaları onları daha tepkisel hale getirir. Bu durum çocukların yemek konusundaki dirençlerinin daha da artmasına sebep olur. Ebeveyn ve çocuk arasındaki bu çatışmalı iletişim şekli hayatlarını zorlaştırır.Yemek programını ve sitemini uyguladıkları halde, yemek konusundaki sorunlarını çözümleyemeyen ebeveynlerin profesyonel bir yardıma başvurmaları önemlidir. Çünkü bu durum çocuğun, yeme sorununun altında daha derin ve yoğun duygusal sorunlar yaşıyor ve desteğe ihtiyaç duyuyor olabilir.

 

Ebeveynler Yaşa Göre Ne Beklemelidirler?

• 6-12ay arasında elle tutarak besinleri yiyebilirler.

• 12-18 ay arasında çatalı rahatlıkla kullanmaya başlarlar.

• 12-24 ay arasında döke saça da olsa kaşık kullanmaya başlarlar.

• 24-36 ay arasında çocuk her bakımdan kendini beslemeye başlar.

• 36 ay itibariyle desteksiz çocuk kendini besleyebilir.

• 3 yaş itibariyle eğer çocukta herhangi yapısal bir sorun yok ise ebeveynin beslemesi için hiçbir gerekçe yoktur.

 TOP 10: Ebeveynlerin en çok kullandığı cümleler

• “Günlerce aç kalabilir”

Hiçbir çocuk yapısal ya da psikolojik ciddi bir sorunu olmadığı sürece bir öğünden fazla aç kalmayı tercih etmez. Hatta tam tersi bir sonraki öğün için yeterli vakit geçtiğinde acıkmış olacağından her zamankinden daha rahat ve isteyerek yemek yiyecektir.

• “Televizyon karşısında yedirmek daha kolay”

Ebeveynler için kolay olan hiçbir şey çocukların faydasına değildir çoğu zaman çocuklara zarar verir. Çünkü önemli olan kolay olması değil çocuğun ihtiyacı olan ve onun için önemli olanı yapıyor ve ebeveynin de bunu destekliyor olmasıdır.

• “Abur cubur ver tüm gün yesin”

Çocuklar “abur cubur” denen yiyecekleri ancak kendisine temin edildiğinde yiyebilirler. Çoğu zaman aileler çocuklarının ısrarlarına dayanamadıkları ve aç kalmasın diye bu tür gıdalara izin verirler. Ebeveyn kontrolünde olduğu sürece bu gıdaların ara sıra tüketilmesi sorun teşkil etmez. Ancak bu tür yiyeceklerin yemekten sonra tüketilmesi için izin verilmelidir.

• “ Sebze ağzına sürmez”

Çocukların beslenme alışkanlıkları ebeveynlerin beslenme alışkanlıklarıyla paralellik gösterir. Eğer ebeveynlerden herhangi birinde benzer bir durum varsa çocuklar da bu davranışları model alırlar.

• “Hamburgerle ömrünü geçirir”

Çocukların ne yiyeceği ile ilgili karar ebeveynin kontrolündedir. Unutmayın menüde ne olacağı ebeveynin kontrolündedir.

• “İlk kaşığı mutlaka ben vermeliyim yoksa başlamaz”

• “Bir lokma daha yesin diye peşinde koşmaktan yoruldum”

Buradaki dans anne-çocuk arasındaki yemeğin haricindeki tamamen duygusal bir danstır. Çocuk ihtiyacı olan ve istediği ilgiyi ebeveyninden alamadığında bu tür davranışları ortaya koyar. Bu nedenle duygusal ihtiyaçların yemek üzerinden değil geçirilen özel zamanla olmasına dikkat edilmesi gerekir.

• “Okulda kendi yer evde kendi yemez”

• “Evde ağzına sürmez ama okulda yiyormuş”

Bu durum çocuğun kendi başına yemek yeme becerisine ve olgunluğuna ulaştığının en önemli göstergesidir. Sorunun çocuğun gelişiminde değil ev-içi ebeveynlik tutumuyla ilgili olduğunu söyler.

• “O aç kalınca ben yemek yiyemem”

Yemek yemek annelikle ilgili değildir. Yemek yemek yaşamda kalmak içindir ve çocuğun kendini bağımlı kalmadan yaşamda tutabilme sorumluluğu kazanması ve kendi sınırlarını koruyarak bireyselleşme süreciyle ilgilidir.

***Pepee Gazetesi’ndeki yazımdan alıntıdır.

 

 

Atatürk Mah. Ataşehir Bulvarı Gardenya Residence 7/1 Kat:7 Daire:43 Ataşehir/istanbul

Tel: 0216 999 07 50         Fax: 0216 999 03 50       E-mail: info@7renkdanismanlik.com.tr